İktidarın ‘zayıf halkası’ yargı
Seçimlerin ertelenmesine ilişkin açıklamalarda, partilerin ve hükümetin seçimleri kazanma çabalarına dikkat çekildi. Erdoğan’ın EYT ve asgari ücret çıkışlarının yanı sıra İmamoğlu ve HDP aleyhindeki yargı kararları da seçim yatırımı olarak tartışıldı.
Sözcü Deniz Zeyrek, Erdoğan’ın seçimlerdeki güçlü ve zayıf yönlerini değerlendirdiği yazısında, ilk amacın başörtüsü yasasını referanduma gerek kalmadan meclisten çıkarmak olduğunu yazdı. Erdoğan’ın paranın gücüne güveneceğini ve yıllarca zenginleştirdiği insanlardan büyük miktarda kaynağı seçim kampanyalarına aktaracağını yazdı. Medyayı kontrol eden Erdoğan’ın önce harekete geçeceği bir seçim dönemi olacağını belirten Zeyrek, Kuzey Irak’taki operasyonların ve dış politikadaki istikrarlı yaklaşımın Erdoğan’ın sırtını yaslayacağı halkalar olduğunu belirtti.
Zeyrek’e göre Erdoğan’ın zayıf halkası güvenlik ve yargı. Zeyrek’in yazısı şöyle:
“Cumhuriyet yıllarında siyasi olarak İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı en önemli bakanlıklar idi. Erdoğan, bu makamları güçlü isimlere emanet etmeyi tercih ederek muhtemelen öyle zannedecektir. Abdülhamit Gül’ün demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve yargı bağımsızlığı direnişi. İktidarın yargıdan kurtulma isteğini engelledi.İçişleri Bakanı ile özgürlük mü güvenlik mi tartışmalarında sık sık karşı karşıya geldi.Erdoğan güvenlik çemberini sıkı tutmak istediğinden Gül’den kolayca vazgeçip yerine Bekir Bozdağ’ı getirdi. , kiminle daha yakın çalışacağını.
Her iki bakan da Erdoğan’ın başta CHP olmak üzere muhalefete karşı en değerli kozu oldu. Muhalefete yönelik siyasi davalar, soruşturmalar ve ağır suçlamalar, hükümetin en değerli propaganda silahları haline geldi.
Erdoğan ilk dört halkayı sonuna kadar kullanacak ama en büyük umudunu “güçlülerin en güçlüsü” olarak gördüğü “güvenlik ve yargı” halkasına bağladı.
Ancak konuttaki hesap her zaman piyasadaki hesapla uyuşmamaktadır.
Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu gibi artık herkes tarafından ‘hukuki’ değil ‘siyasi’ olduğu kabul edilen davalar, iktidar açısından geri tepmeye başladı.
İçişleri Bakanı’nın ‘saldırgan’ tavırları, ‘tartışmacı’ üslubu, içini dolduramadığı suçlayıcı iddiaları, ‘çifte standart’ izlenimi yaratan uygulamaları, İngilizlerin tabiriyle ‘verimsiz’ hale geldi.
İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırı, Sinan Ateş cinayeti, ülkemizdeki yabancı mafya hesaplaşmaları, uyuşturucu tartışmaları ve artan şiddet olayları ‘güvenlik’ algısını tersine çevirmeye başladı.
Görüldüğü gibi hükümetin seçim stratejisindeki en güçlü halka, en zayıf halkaya dönüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde bu durumdan duyduğu rahatsızlığı yakın çevresine ilettiği söyleniyor.”